Hakkımda

4 Haziran 2016 Cumartesi

Mülteci Krizi Dolayısıyla Aklıma Gelenler!


Afrika’dan ve Ortadoğu’dan yola çıkan yüzbinlerce insan Avrupa’nın kapılarına dayanmış durumda.
Benzeri durumların yaşandığı tek yer Avrupa civarı da değil.
Amerika, Avustralya gibi kıtalar/ülkeler de benzer bir basıncın altındalar.
Hergün yeni bir trajedi; batan botlar, tekneler, hayatını kaybeden çoluk çocuk, genç yaşlı insanlar.
Yurtsuz insanların çaresizliği, yaşadıkları kötü koşullar, maruz kaldıkları ayrımcı muamele, taciz…
***
En nihayetinde kapitalizmin eşitsiz ve bileşik gelişiminin ve emperyalizmin yarattığı sosyal sorunlar bunlar.
Bir zamanlar Dünya’yı yağmalamak için yola çıkan Avrupalılar birkaç yüzyılın sonunda arkalarında otoriter siyasal sistemler, eşitsiz toplumsal yapılar, yoksulluk ve türlü yoksunluklarla birlikte çatışma ve düşmanlık bıraktılar.
Bugün, kendi yarattıkları sorunlarla yüzleşmekten kaçınmaları tam bir yüzsüzlük.
***
Bugünün dünyası devletler ve uluslar dünyası olmaya devam ediyor.
Kapitalist gelişmenin üst yapısına ait bir mefhum olan modernleşme ile birlikte ulusal pazarlar etrafında şekillenen coğrafyalar “vatan”, bu coğrafyalarda yaşayan insanlar da “vatandaş” haline getirilmişlerdi.
Vatan, sınırları belirli bir egemenlik sahasını, vatandaşlar ise bu saha içinde siyasal olarak sosyalleştirilmiş, belirli hak ve ödevlere haiz kılınmış insan topluluğunu anlatıyordu.
Yukarıdaki gelişmeler farklı coğrafyaları farklı insan topluluklarına kapatan kesin sınırların ortaya çıkması anlamına da geliyordu.
****
Düşünün, bir coğrafyaya, belirli bir topluma, o toplum içinde belirli bir toplumsal sınıfa, belirli bir anne ve babanın kucağına doğuyorsunuz.
Türksünüz, Kürt, Ermeni, Macar, Boşnak, Fin, Arap ya da melez.
Belirli bir aidiyet bağınızın olduğu bir ülke var.
Talihliyseniz bir refah toplumunda, avantajlı bir sosyal sınıf konumunda, egemen etnisite, dil, inanç, kültür dairesi içinde ve erkek olarak doğmuşsunuz demektir.
Ya az gelişmiş bir ülkede, dezavantajlı bir sosyal konumda, egemen olmayan etnisite, dil, inanç, kültür daireleri içinde ve kadın olarak doğmuşsanız!
Neden oturduğunuz yerde oturup, size verili koşullar içinde devinmeyi “yaşamak” sayasınız ki?
İçine doğduğunuz coğrafyaya, elverişsiz sosyal ve siyasal koşullara, türlü zorluklara katlanmak neden kaderiniz olsun ki?
Birilerinin çizdiği sınırlar, tanımladıkları aidiyetler, koydukları kurallar neden sizi bağlasın ki?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İktidardan Kurtulmak!

Siyaset biliminin temel kavramı devlet değilse, iktidardır. İktidar, “toplum için son sözü söyleme yetkisi” olarak kavramsallaştırılan e...