Hakkımda

4 Mayıs 2023 Perşembe

İktidardan Kurtulmak!

Siyaset biliminin temel kavramı devlet değilse, iktidardır.

İktidar, “toplum için son sözü söyleme yetkisi” olarak kavramsallaştırılan egemenliğin en üst basamağında yer alan kişi ve/veya kurumdur.

Ahali ile erk alış verişinin niteliğine bağlı olarak, demokratik bir karakter kazanabileceği gibi otoriter bir nitelik de sergileyebilir.

İktidar, bir güç yoğunlaşmasıdır ve giderek daha fazla gücü kendinde merkezileştirmek ve yoğunlaştırmak ister.

Giderek bir kişi ya da kurum nezlinde merkezileşen ve yoğunlaşan güç ise kaçınılmaz olarak yozlaşır; devletin kurumsal yapısının ve işleyişinin bağlı olması gereken norm sistemini kendi çıkarına dönüşüme uğratır, esnetir, ihtiyari hale getirir.

Bununla yetinmez, toplumdaki değer sistemini çözer, toplumu değersizleştirir.

Toplumsal yaşamın her veçhesini vasatlaştırır, insanları vasatlıkta eşitler, ‘çıkarıma olan doğru olandır’ postulasını her yere hâkim kılar, insanı kişiliksizleştirir, onu anonim bir ‘kötü’ haline getirir.

Bu yüzden siyaset biliminin temel konularından birini iktidarın sınırlandırılması ve denetlenmesi oluşturur.

***

Devlet muazzam bir mekanizmadır.

Bugün, modern koşulların beslediği ve güçlendirdiği bu mekanizma, güven ve istikrar peşinde Leviathan’a sığınan Thomas Hobbes’un tahayyülünün bile çok ötesindedir.

Devlet olanaklarını ve yetkilerini mutlak bir şekilde kullanan, bu açıdan anayasacılık ve siyasal yönetim geleneği açısından meşrutiyetin (sınırlanmış demektir) gerisine düşen mevcut iktidar olma hali, devletin kurumsal yapısını ortadan kaldırdığı gibi meşruluk kaynaklarını da yok etmekte; toplumu çok boyutlu olarak total bir çöküşe (dekadans) sürüklemektedir.

Siyaset biliminin klasik kavramsal ve kuramsal zemininden hareketle durum budur: Siyasal iktidar, güç merkezileşmesi ve yoğunlaşması, yönetsel ve toplumsal yozlaşma ve nihayet çok boyutlu ve kapsamlı çöküş!

***

İktidarın topluma nüfuz etme şekli ve bununla ilişkili biçimde toplumsal yaşam içinde iktidarın zuhur etme biçimleri biraz daha fazlasını söylemeyi gerektirir.

İktidar, dar anlamda siyaset katında varlık kazanıp toplum katına etkide bulunan bir mekanizma olmaktan ziyade toplumla diyalektik bir ilişki içinde kendini yapılandıran ve toplumu kuran bir mekanizmadır.

“Toplumu kuran” derken, kendisine aşık atacak nitelikte ya da otonom/özerk iktidar odaklarını, küçük ya da büyük olsunlar, elimine ederken kendi iktidar olma gücünü ve ehliyetini toplum yaşamının farklı alanlarına yansıtır.

Bu durum, vesayet halkaları iyi örülmüş bir tür yetki genişliği (yetki göçerimi) özelliği gösterir.

Muhalifler onu, muktedir bir kişide, oturduğu sarayda arayadursunlar, iktidar, toplum yaşamının her alanında ve kertesinde varlık kazanıp kendini yeniden üretmektedir.

Merkez, tohumu toprağa saçmış, gerekli nemlilik ve sıcaklık koşullarını oluşturmuş, tarlayı ayrık otlarından temizlemiş ve mahsulün verimliliğini garanti altına almıştır.

Toprağa saçılan tohumlar fideye dönüşecek, içlerinden bazıları çekilip atılacak ve diğerleri boy verip yeni tohumlar oluşturacaktır.

İşin garip tarafı, kendini muhalifler kontenjanında gören, üstelik de bunda iddialı olan birçok kişinin, merkezi iktidarın temel mantığını içselleştiren, onun gelişip güçlenmesini ve süreklilik kazanmasını sağlayan düzeneğin birer fidesi,  bilinçsiz birer aktörü olmalarıdır.

Peki çözüm nedir?

Seçim kazanmak mı?

Kendi başına değil, yaşamın her alanında iktidarsızlaşma perspektifine sahip olmak ve iktidarsızlığı hâkim kılmak; akademide, okulda, sokakta, evde… muktedirlere aman vermemek!

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İktidardan Kurtulmak!

Siyaset biliminin temel kavramı devlet değilse, iktidardır. İktidar, “toplum için son sözü söyleme yetkisi” olarak kavramsallaştırılan e...