Hakkımda

4 Haziran 2018 Pazartesi

Bir Sınav Görevinden İzlenimler

Hafta sonu bir mesleki teknik lisede sınav görevi yaptım.
İki gün boyunca dört oturum.
Gazi Üniversitesi'nden bir profesör ve okulun müdürüyle birlikte.
Çok verimli bir görevdi doğrusu.
Çok şey öğrendim.
Okula ve kurduğum dialoglara ilişkin izlenimlerimi paylaşmak isterim ama tüm çıplaklığı ile değil!
İnsanların ve görevlerinin mahremiyetine girmek istemem.
Hele de böyle bir dönemde!
Okul büyük.
Grafik tasarım, çocuk gelişimi, bilişim teknolojileri, giyim üretim teknolojileri, halkla ilişkiler ve organizasyon, büro yönetimi gibi bölümleri var.
Mezunların sınav başarıları iyi değilmiş.
Piyasada iş bulma olanakları da öyle.
Okulda herşey yerli yerinde görünüyor.
Başarılı bir organizasyon olduğu seziliyor.
'Okul liderliği', 'öğretimsel liderlik' gibi ciddiye almadığım akademik konulara bir bakmam lazım!
Okul sisteminde bir karşılığı var gibi.
Müdür daha önce yıllarca 'başarılı' bir lisede görev yapmış.
Görev yaptığı lisenin başarısına önemli katkıları olmuş.
Bunlar kendi anlatımları değil.
Sınav görevleri rütbeye göre dağıtılıyor.
Bu yüzden etrafta bolca okul yöneticisi var.
Veli konumunda öğretmen de.
Onların takdiri.
Ülkemizde sıklıkla görüldüğü gibi başarısı cezasız bırakılmamış.
Zira müdür, dönemin muteber sendikasından ve anlayışından değil!
İnsanlarla diyalog kurmak benim için bir yöntem.
Sosyal yaşamı anlamak ve açıklamak için veri topluyorum.
Kapıda polisler var.
Biri oldukça farklı.
Orta yaş civarında bir kadın.
Bir Hollywood filminden fırlamış gibi.
Ayrıksı, görevine aşık, biraz hırt, epeyice dobra bir kadın.
Diyalog kurmak için birşeyler söylüyorum.
Akademisyenlerle genelde problem yaşadıklarını söylüyor; 'burunları büyük' diyor.
'Misal sen geldin hoca, ses tonunla bizi yargıladın, sen bizden hoşlanmıyorsun, ben bilirim, konservatuar okudum ben' diyor.
'Yok nereden çıkarıyorsun, ben öyle şeyler yapmam' falan, ikna olmuyor.
Ben de başka bir dalga boyuna geçiyorum.
'Eh biraz olur tabi, sosyalistim ben, polisin pratiği de ortada' diyorum.
'Bizim ne olduğumuzu nereden biliyorsun ki' diyor.
Güzel bir 'kapak' doğrusu!
Güneyden, üç evli bir babanın 25 çocuğundan biriymiş.
Ailede tek memur.
Annesi İranlı.
'Bana ayrımcılık yapıyorlar bu yüzden' diyor.
'FETÖ opersayonları'nda bulunuyormuş, anlattıkları ilgi çekici ama yazmamam daha doğru.
Bir zamanlar Eğitim Bilimleri Fakültesi'nde lisans üstü öğrenim görürken, ordudan subaylar ve emniyetten polis ve amirler gelirdi öğrenci olarak.
Onlara yönelik kotalar vardı.
İlk geldiklerinde kantine girer ve dehşete kapılırlardı.
Etrafın 'teröristlerce' çevrildiğini düşünürlerdi.
Sonra, oturur bir çay içer, farklı insanlarla diyalog kurar (bu arada o farklı insanlar da onlarla diyalog kurar) ve toplumun ve insan ilişkilerinin kafalarındaki kurgu dışında bir görünümü olduğunu keşfederlerdi.
Güzel bir uygulamaydı, kaldırdılar.
Birbirine karşıt hatta düşman gibi görünen insanların bile diyolog kurarak yürüyebilecekleri bir mesafe var.
Belki daha fazlası!
****
Kamu görevlileri arasında ilgi çekici olmayan bir muhabbet; 'şu meslek grubu az çalışıyor, çok kazanıyor, biz belirli bir niteliğe haiziz onlar değil ama aldıkları paraya bak!'
Sanki onlara vermeseler size verecekler!
Meslekleri kompartmanlara bölüp iç dayanışmayı parçalama, odağı gözlerden ırak tutma.
Bir tuzak!
****
Çok şey var anlatacak ama 'mahrem', şeyleri anlatmanın bir etiği olmak zorunda!
Bu yüzden son bir izlenim; insanları yaftalarken, belirli siyasal kimlikleri belirli özelliklerle ilişkilendirirken biraz daha düşünmekte fayda var.
Zira, tanıdığım müdür bir milliyetçi ama güçlü bir sosyal ve pedagojik kavrayışa sahip.
Yeni bir dünyayı birlikte kurmak isteyeceğiniz türden!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İktidardan Kurtulmak!

Siyaset biliminin temel kavramı devlet değilse, iktidardır. İktidar, “toplum için son sözü söyleme yetkisi” olarak kavramsallaştırılan e...