Hakkımda

7 Haziran 2016 Salı

Bir vahşi yaşam belgeseli teması olarak toplum ve insan üzerine!


Bir zaman yazmıştım, insan ilişkilerini doğru anlayabilmek için vahşi yaşam belgesellerini takip etmenin pek faydalı olduğunu!
Sonra Üstada giderek, gerçeğe ulaşmanın zannedildiği gibi epistemolojik bir mesele değil ontolojik bir mesele olduğunu.

Gün geçtikçe yaşam deneyimim  yazdıklarımı daha bir tanıtlıyor.

****
Değerli düşünce ve eylem insanı Karl Marx, insan doğası diye bir şey olmadığını, illa da insana özgü bir doğadan söz edilecekse bunun insanın sosyal ilişkilerinin bir toplamı/dolayımı olarak ele alınması gerektiğini söyler.
Bu görüşe bir noktada karşı çıkarım ben!
Türsel bir varlık olarak insanın bir doğası (fıtratı da okuyabilirsiniz!) olduğuna, bunun da öyle pek eşitlikçi, özgürlükçü ve dayanışmacı olmadığına inanırım.
Türe özgü 'kötü' özelliklerin  ancak elverişli sosyalleşme süreçleri ile (ki bu nihayetinde mülkiyet ilişkileri düzenini ve bu temelde ortaya çıkan güç ve iktidar ilişkilerini köktenci tarzda değiştirmeyi gerektirir), zaman zaman gerilimler oluşturacak olsa da, değiştirilebileceğine inanırım.

"İnsan doğasına dair söylediklerine kanıt nedir", denirse, tarihsel zaman içinde insan toplumlarının devinimine gider ve/veya bugün içinde yaşadığımız makro ve mikro sosyallikler içinden türlü örnekler veririm.

"E bunlar sınıflı toplum gerçekliğinin sonuçları" diyenlere de "sınıfsız olmaya dönük devinenleri de gördük, elbette koşullar bir şey anlatıyor ama tam olarak değil", derim.

****
Ben televizyon izlemeyi severim.
Vahşi yaşam belgesellerini defalarca izlemekten büyük keyif alırım.
Farklı hayvan türlerinin hayatta kalma stratejileri üzerine düşünürüm.

Yaşamlarını sürdürmek için av alanını koruyan, içinde bulunduğu toplulukta rütbe ve rol kalıpları içinde avantajlı bir yer edinmeye çalışan, hatta kendi soyunu devam ettirmek üzere kendi türünden yavruları öldüren hayvanları, sempatiyle değilse de, mazur görerek takip ederim.
Zira, doğanın insafı yoktur, bilirim.

İnsan ilişkilerinin yoğunlaştığı mikro ve makro sosyallikler içindeki yaklaşım ve davranışların, nasıl görünürse görünsün, kendini hangi ideolojik sosa bularsa bulasın, hangi kuramsal ve kavramsal araçlarla ifadelendirilirse ifadelendirilsin, bir 'güç istemi'nin sonucu olduğunu düşünürüm (ki bu durumun istisnaları vardır ve bunlar benim insanlığa duyduğum inancın gerekçelerini oluşturur).

İnsanlar toplumsal işlevlerini, buna bağlı olarak rollerini ve buna da bağlı olarak statülerini geliştirme kaygısı duymakta, bunun için de gerekirse bir başkasının varoluşuna kast edebilmekteler.

Bu durum, 'av alanı'nı korumak, içinde bulunulan topluluk içinde avantajlı bir rütbe elde etmek ve kendi yaşamını genişletilmiş bir şekilde yeniden üretmekle ilgili bence.

Pek 'hayvani' yani!

Söylem ve ambalaj ne olursa olsun!

2 yorum:

İktidardan Kurtulmak!

Siyaset biliminin temel kavramı devlet değilse, iktidardır. İktidar, “toplum için son sözü söyleme yetkisi” olarak kavramsallaştırılan e...