![]()
Tarık Soydan updated his status.
| -İstanbul Avcılar'dan İzlenimler- Üniversite sınav temsilcilerinden biri olarak İstanbul Avcılar'da görev yaptım. Bir Anadolu lisesinde. Vaktiyle 'düz ise', 'imam hatip lisesi', 'endüstri-meslek lisesi' ya da 'teknik lise' gibi adlar taşıyan liselerin hepsine, birkaç yıl önce, 'Anadolu lisesi' adı verilerek okul sisteminin niteliği artırılmıştı ya, görev yaptığım lise de o 'nitelikli' okullardan biri! Okulun fiziksel koşulları iyi. Büyük İstanbul depreminden sonra Avcılar'daki birçok okul yıkılıp yeniden yapılmış, bu okul yıkılmayıp güçlendirilenlerden. 2.6 milyon liraya güçlendirilmiş, oysa biraz daha fazlasına yeniden yapılması mümkünmüş! Sınavdan iki saat önce okulun boşaltılması lazım ama içerisi öğrencilerle dolu. Hafta sonu kursları var. Okulun cevval müdürü hafta içi ve hafta sonu kursları ayarlamış. Yaz döneminde de 45 gün kurs yaptıklarını ve 'sağolsun hocaların da büyük emek verdiğini' söylüyor. Test merkezleriyle anlaşıp anlaşmadıklarını soruyorum. Anlaşmışlar, okula epeyice kaynak kitap geliyormuş. 'Parayı nereden buluyorsunuz, Bakan Avcı kaynak kitaplar için para toplanmanın yasak olduğunu ikinci defa bir resmi yazıyla bildirdi' diyorum. 'Topluyoruz' diyor! Temel liseler ve diğer liselerle rekabet edebilmek için başka şansları olmadığını söylüyor. Okul temiz ve düzenli; öğretmenler odası, kütüphane, bilgisayar salonu, kantin, tuvaletler ve mescit, hepsinin durumu iyi. Kütüphanedeki kitap zenginliği şaşırtıcı! 'Bu değirmenin suyu nereden geliyor?' diye soruyorum. Devlet (Milli Eğitim Müdürlükleri), su, elektrik, telefon-internet ve yakıt parası veriyormuş. Faturalar ağır olduğunda bir sonraki ay daha az olması telkin ediliyor ya da fark 'okulun kaynakları' ile karşılanıyormuş. 'Okulun kaynakları' diyorum, nereden para bulduklarını soruyorum. Müdür uzun uzun kaynak bulma yollarını ve kendisinin nasıl başarılı bir 'girişimci' olduğunu anlatıyor. Bir kere hayırseverlik faaliyetlerine başvuruluyormuş. Bu mekanizma daha çok maddi durumu iyi olmayan öğrenciler için kullanılıyormuş. Mesela LC Waikiki'nin okullara yardımı oluyormuş. Müdürün bir akrabası mağazanın sorumlu bir pozisyonunda çalıştığı için LC Waikiki'den 387 kıyafet temin etmiş. Sonra Dockers'dan epeyice ayakkabı almış.... Elbette okul finansmanının ana kaynağı velilermiş. 'Nasıl alıyorsunuz, yasak değil mi, hem vermekte tereddüt etmiyorlar mı?' diyorum. 'Yasak beni bağlamaz, ne yapayım, kaynak yok' diyor. 'Yılların yöneticisiyim, elimde bir A4 kağıt var, olmadı emeklilik dilekçemi yazarım' diyor. (Soruşturmadan söz etmişken, 'bir gün bayrak asmasam, tören yapmasam gelir canımı okurlar ama temel liselerde tören mören nasıl yapılıyor ki, bahçeleri bile yok, çoğu partmandan ibaretler' diyor) Devletin özel öğretim kurumlarına kayıt yaptıranlar için binlerce lira teşvik ödediğini ama devlet okullarına hemen hiç kaynak ayırmadığını söylüyor. 'Peki velilerden nasıl para alabiliyorsunuz?' diyorum. Gözleri parlıyor, işini iyi yapmanın verdiği güvenle uzun uzun anlatıyor. 'Mesela dört sayfalık bir dosya uydurdum' diyor. 'Adı kayıt dosyası.' 'Dosya başına 50 lira alıyorum', diyor. Bir de 'psikoanaliz' dosyası uydurmuş! Ondan da para alıyormuş. Kaynak kitapları ucuza alıp pahalıya satıyormuş. Okul giysilerini/formalarını da. Bu konudaki rayiç enteresanmış. Bu sene 55 liraya mal ettikleri formaları 90'a satmışlar. Söylediğine göre geçen yıllarda daha pahalıymış. Şimdi daha ucuz ve kaliteli yapacak kanallar bulmuş. Okul temiz demiştim ya, etrafta da işini layığıyla yapan birkaç çalışan var. 'Bu insanların parasını kim ödüyor?' diye soruyorum. 'Şimdi yarama bastın' diyor. 'Beş personelim var, yalnızca birini, İŞ-KUR üzerinden temin edebiliyoruz, o da tanıdığım olduğu için alabildim, onun ücretini devlet ödüyor, gerisine cüzi bir ücret ödeyebiliyoruz ama her ay ödeme yapabilmek için neler çekiyoruz' diye anlatıyor. Çaresiz insanlar, dış kapı bekçisi günde 12 saat çalışıyor. Aldığı ücret asgari ücret bile değil. Temizliği Bulgar göçmeni iki yaşlı teyze yapıyormuş. 'Çok iyi çalışıp az para alıyorlar' diyor. Okul sisteminde akçeli işlerin Okul-Aile Birliği eliyle görülmesi gerekiyor. 'Okul-Aile Birliği'niz nasıl çalışıyor?' diye soruyorum. Gülüyor. Okulda 1300 kadar öğrenci varmış. İkili öğretim yapılıyormuş. Okul - Aile Birliği oluşturma çağrısına 75 veli icabet etmiş. Bunların 13'ü Birlik içinde görev almış. Yalnızca 3'ü gelip gidiyormuş! **** Müdür emeklilik yaşının gelmiş olmasının ve/veya sistem içinde sağlam referanslara sahip olmasının verdiği rahatlıkla çok konuşuyor. Koridorda seçim sandıkları var. 'Haftaya ne olacak?'diye soruyorum. 'Birşey değişmez' diyor. Sohbete katılan tüm görevliler gidişattan rahatsız ve tedirginler. Polisler bile. Hatta 'böyle konuşmayın, sizi teşkilattan atarlar' diye uyarmak bana kalıyor! Herkesin bir 'resmi söylemi' ve uygun koşullar oluştuğunda açığa çıkan bir 'eleştirel söylemi' var! .... .... |
6 Haziran 2016 Pazartesi
Okul Sisteminin Görünümü Üzerine

Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
İktidardan Kurtulmak!
Siyaset biliminin temel kavramı devlet değilse, iktidardır. İktidar, “toplum için son sözü söyleme yetkisi” olarak kavramsallaştırılan e...
-
Yazar/düşünür Nietzsche pek tevazu sahibi bir insan değildir. Gündelik yaşamında çok ince, çok nazik, çok alçak gönüllü bir insanmış b...
-
Bir zaman büyük yazar Dostoyevski bir soru sormuş: " Bir kentin mutluluğu, her gün bir kızın işkence görmesine bağlı olsaydı o kentin ...
-
Başlığı, vaktiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dile getirdiği bir söze istinaden koydum. Erdoğan muhtemelen dile getirdiği yaklaşımın akadem...
-
Literatürde ahlak ile etik arasında belirli farklar olduğu üzerinde durulur. Doğru ve yanlışı birbirinden ayırt etmekten söz edildiğinde (...
-
Haberin başlığı şöyle: "Yatılı okumak önemli beceriler kazandırıyor." Neymiş o önemli beceriler (ve faydalar) diye bakıyorum. ...
-
Bir süre araba ile yaşayıp, kısa bir zaman için de olsa, arabasız kalmak ciddi bir zorluk gibi geliyor insana. Benim emektarın yıll...
-
Dünya'da üç kurum vardır ki birbirine benzer; askeriye/kışla, manastır ve üniversite. Bu üç kurum, otorite, katı hiyerarşik düzen, çok ...
-
"...makinalaşmak istiyorum! mutlak buna bir çare bulacağım ve ben ancak bahtiyar olacağım karnıma bir türbin oturtup kuyruğu...
-
Kendi halinde olan insan, başkasının halinde değildir! Yaşam bağlamı içine sıkışmış, çevresine yabancılaşmış, duyarlık seviyesi düşmüş, kol...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder