Hakkımda

14 Temmuz 2017 Cuma

Trabzon İzlenimleri - Volume III


Nietzsche, 'nerede bir insan ilişkisi gördüysem orada bir güç mücadelesine tanık oldum' demişti.
Sanırım egoların ciddi irtifalarda dolaştığı akademisyenli ortamlar için doğruluğu tartışmaz!
'İnsanlar arasında yaşamak zordur, susmak zordur da ondan' da demişti üstad.
Sanırım bu da doğru!

Ekibimizde kadın bir akademisyen var.
'Çok bilen ve hep bilen', aynı zamanda herşeye bir kayıt koyan, kendini ortamın merkezine yerleştirmeye çalışan...
Bu tür insanlarla baş etmenin yolunu epeyidir biliyorum; ilişkilenmiyorsunuz!
Neyse, Uzungöl sapağından dönüyoruz.
Her yan yeşillik.
Derin bir vadi boyunca kıvrılarak uzanan iki şeritli bir yoldan Uzungöl'e doğru tırmanıyoruz.
Yol çok kalabalık.
Kiremitli Köprü'de durup fotoğraf çektiriyoruz.
Köprünün etrafını hızla ticarileştirmişler.
'Yöresel ürünler', çay, tost, havalı tüfekle balon vurma platformu...
Rehberimiz (şoför yani!) Suudi turistlerden söz ediyor.
Buraları seviyorlarmış.
Hatta sahil yolundan döndükten sonra ellerine telefonlarını (ki küçük büyük, kadın erkek tüm Suudiler'in ellerinde kocaman android telefonlar var, sürekli karıştırıyorlar) ve kameralarını alıp 'bismillah, maaşallah' nidaları ile çekim yapıyorlarmış!
Yine de 'bir daha gelmezler' diyor, rehberimiz.
Yöre girişimcisinin haramiliğinden.
Araba kiralamaları bile bir dertmiş.
Arabaları pahalı kiraladıkları gibi, arabanın geri dönüşünde 'ama şurası çizilmiş, burası zarar görmüş' diye fena para sızdırıyorlarmış Araplar'dan.
Uzungöl epeyice serin, insan üşüyor ve olabildiğine kalabalık.
Belki de 100'ü aşkın otel, motel, pansiyon ve yeme-içme mekanı var.
İki dilli bir yerleşim birimi burası.
Gerçi Trabzon da öyle.
Her yanda Arapça tabelalar.
Demek ki bu pek milliyetçi toplum, iş ticari kâr elde etmeye gelince Türkçe duyarlığından rahatlıkla ödün verebiliyor!
Herşey o kadar pahalı ki!
45 liraya sote satıyorlar, 30 liraya ne olduğu belli olmayan kıymalı pide...
Uzungöl'de yeni evler, konutlar vs. yapmak yasakmış.
Ama yapmışlar ve hızla yapmaya devam ediyorlar.
Eski evleri, dışını ahşapla kaplayıp ticari yaşamın hizmetine sunuyorlarmış.
Denetim yok, olduğunda da elde edilen kârın yanında düşük bir ceza sözkonusu oluyormuş.
Gölün etrafı hınca hınç dolmuş, tepelere doğru tırmanmaya başlamışlar.
'Rizeliler çevreye daha duyarlı' diyor rehberimiz, mesela Trabzon'da her derenin üzerinde bir hidro-elektrik santral varken Rizeliler buna direniyormuş.
'Ama yeşil yol iyi olur' diyor.
Dağınık yaylaları birbirine bağlarmış.
'E bağlarsa yerleşimi merkezileştirir, yeni yerleşimleri ve ticarileşmeyi teşvik eder' diyorum.
'Edecek tabi' diyor.
Kendisi Trabzonlu!
Büyükçe bir cami var, yanında da büyükçe bir müftülük binası ve Kur'an Kursu.
Caminin önünde bir yardım toplama kulübesi, Türkçe ve Arapça anonslar yapılıyor, yeni bir Kur'an Kursu yapılması için.
Garip, hiç rağbet eden yok!
Suudiler Kur'an Kursu ile değil, kadın erkek, çoluk çocuk binip gezdikleri elektrikli bisikletlerle daha fazla ilgililer!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İktidardan Kurtulmak!

Siyaset biliminin temel kavramı devlet değilse, iktidardır. İktidar, “toplum için son sözü söyleme yetkisi” olarak kavramsallaştırılan e...