Hakkımda

13 Haziran 2018 Çarşamba

İktidar ve İktidarsızlık - 2



Bilindiği üzere değil de okuyanın araştıranın bildiği üzere, siyasal süreçler 'belirli aktörlerin planlar yapması ve bunları gerçekleştirmesi' basitliğinde işlemez. 
Ya da bir iki istisnaya yer açmak için, nadiren işler diyelim!
Hani bir söz vardır, 'Tanrı'nın size gülmesini istiyorsanız ona planlarınızdan söz edin' diye!
Siyasal gelişmelerin de bir tanrısı vardır ve O, belirli bir gelişme yönüne karşılık gelmekle birlikte, sürecin aktörlerinin niyetleri ile bağlı olmaksızın işlev gören envai çeşit dinamiktir. 

Bugünün Türkiye’sinde egemen siyasal aktörler bir yerden bir yere gitmeyi planlıyor olabilir.
Birileri daha merkezi ve yoğun bir iktidar kurgusunun kutlu bir gelecek hazırlayacağını düşünüyor olabilir. 
Egemenler, hegemonya projelerini geliştirirken, Şirinler'deki Gargamel gibi, kaynayan kazana biraz ondan, bir tutam bundan (siz biraz dini argüman, biraz hamaset, biraz kutuplaştırıcı söylem... ve bu yönde pratik adımlar falan anlayın!) atarak etkili bir iksir üretmeyi umabilirler.

Ancak işler planlandığı gibi gitmez!

Bir bakarsınız ki dâhili ve harici bir yığın etmenin diyalektik etkileşimi, toplumu ağır tramvatik deneyimlere sürüklemiş.
Hegemonya projesi olarak ele aldığınız dinamik kurgu, üzerinde oynadığınız fay hatlarını belirginleştirmiş.
Bir yerlerde birikmesine neden olduğunuz enerji patlamış ve Pompei mağdurları gibi taşlaşıp kalmışsınız!


'Allah rızası için', 'halkımız için varız', 'bu dava hizmet davası' gibi teraneleri bir kenara bırakacak olursak, burjuva toplumsal düzende seçimlik siyaset, ilke olarak, 'çıkar' için yapılır.
Amerikan sisteminde bu durum çok açık bir şekilde belirtilir, ilgili kamu yönetimi literatüründe bile yer bulur.
Bizim gibi sistemlerde manipüle edilir, bir yığın dolayımla (din - iman, vatan - millet en meşhurları!) gizlenir.

Devlet, egemen olmanın getirdiği yetki ile, toplumsal kaynakların devasa bir kısmını kendinde toplar (bütçe) ve yeniden dağıtır.
Devletli alan dışındaki iktisadi etkinliği para ve maliye politikaları aracılığıyla yönlendirir.

Seçim kazanıp iktidara geldiğinizde, ki yeterince güçlü ve sürekli bir parti iseniz ve de ülkenizde yerleşik teamüller yoksa, partinizi devlet olarak örgütleyebilirsiniz.
Ancak, siyasal alanın total belirleyicisi olduğunuz koşullarda ahalinin giderek artan ve çeşitlenen talepleriyle karşı karşıya kalırsınız.
Onca vaatte bulunmuşsunuzdur, hükümranlığınızı sürdürmek üzere, sürekli ‘yenilik ve icat’ yapmak, ortaya çıkacak yeni talepleri karşılamak zorundasınızdır.
Dolayısıyla, bir yanda kendi çıkarınız ve sermaye çevrelerinin çıkarları, diğer yanda emekçi halkın çıkarları.

Geniş kitlelerin istemini, bir ölçüde olsun, karşılamanız, çok elverişli ekonomik ve sosyal koşullara sahip olsanıza ve bu istemin bir düzeyde stabilize edilebilmesine ve/veya sürekli manipüle edilebilmesine bağlıdır.

Kapitalizm bir krizler düzeni iken ve hali hazırda Dünya’da süreklileşmiş bir ekonomik kriz yaşanıyorken, siz yetersiz sermaye birikimi ile malul, bağımlı bir ikinci lig ülkesi iseniz, son derece problemli bir coğrafyada rasyonaliteden uzak cevval atraksiyonlar ile bölgeye nizam verme arayışında yöneticileriniz varsa, tehlikeli ve çok boyutlu bir iç gerilim ve çatışmanın üzerine oturuyorsanız, ahalinin daha büyük bir kısmının oyunu almış olmanıza rağmen toplumdaki hegemonik iktidarınız daha zayıf bir hale gelmişse … bu deveyi uzun bir süre güdemezsiniz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İktidardan Kurtulmak!

Siyaset biliminin temel kavramı devlet değilse, iktidardır. İktidar, “toplum için son sözü söyleme yetkisi” olarak kavramsallaştırılan e...