Hakkımda

25 Ekim 2019 Cuma

Kral yanılmaz!



Mutlakiyetçi siyasal sistemlerde iktidara ilişkin temel bir kabul vardır;  ‘kral yanılmaz.’
Son derece makul bir şekilde, ‘kral da nihayetinde fani bir varlıktır, neden yanılmasın ki’ denebilir ama biraz tarihsel, biraz da toplumsal akılla düşünüldüğünde bunun mutlakiyetçiliğin yanlışlanması anlamına geleceği görülür.
İlahi ya da dünyevi referanslarla anılsın, bir başka ifade ile kaynağı ister Tanrı’ya isterse töreye yorulsun, kralın otoritesi mutlaktır.
Kralın yanılabileceğinin kabulü, kullandığı otoritenin sorgulanmasını beraberinde getirir.
Ki bu da iktidarı göreli bir niteliğe büründürür ve başka aktörleri alana davet eder.
Maazallah, bir bakarsınız ki sorgulama, cumhuriyete, demokrasiye, dahası bunların toplumcu tezahürlerine varmış!

***

Hep şöyle düşünürüm; bir özgüven gösterisi her şeyden önce özü merkeze almalıdır.
Özü olmayan her güven gösterisi kişinin ya da bir topluluğun komplekslerinin dışa vurumu niteliğindedir.
Her rasyonel eleştiri de her şeyden önce kişinin kendi özünü merkeze almasını gerektirir, yani özeleştiriyi!
Yolu kişinin kendisinden geçmeyen her eleştiri dayanaksız kalır.
Bu anlamda özeleştirisi, teksifi, özrü, telafisi olmayan kişinin çok sayrılı bir benliği vardır.

***

‘Kendini bil’ der kutsal özdeyiş!
Kendi varlığını, potansiyelini bil ve tanıdan öte, yapıp ettiklerinin başkaları nazarında ki anlamı ve değeri konusunda farkındalık taşı demektir bu!

İnsan fani bir varlıktır.
Yaşamını, tarihsel olarak belirlenmiş bir zamanda ve çok yönlü değişkenlerle sınırlanmış bir mekânda, el yordamı ile sürdürür.
Bazen isteyerek bazense istemeyerek, yaşam süreci içinde hatalar yapar, hafif ya da ağır ihlallerde bulunur, başkalarını mağdur eder.

Neyse ki zaman verilidir ve niyet eden kişiye hatalarını düzeltme, değilse özür dileme, ihlalin yükünü omuzlama, Nietzsche’nin, ‘böyle idiyi böyle istedim kılma’ dediği telafi mekanizmalarını işletme, bunun için sistematik olarak doğru pratiklere yönelme şansı verir.

Ne’liğinin farkına varma niyeti, ki bu güç gerektirir, taşımayan kişi ise, başkaları için bir sancıya dönüşür.
Astsa konumu, yaşamın akışına kendini dayatır ve sayrılığının cezasını başkalarına keser.
Üstse konumu, muktedirler katına yükselir, güç ve iktidar ilişkilerinin merkezine yerleşmeye çalışır, toplumsal olarak en eleştirel gibi görünen zeminlerde devinse bile; ‘kral öldü, yaşasın kral’dan öteye erişmez menzili!

Öyle ya da böyle, özüne yönelik güçlü ve rasyonel bir eleştiri geliştiremeyen kişi, yanılmazlığı öncül olarak benimse(n)miş bir kraldır ve bu niteliği ile toplumun dinmeyen sancısıdır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İktidardan Kurtulmak!

Siyaset biliminin temel kavramı devlet değilse, iktidardır. İktidar, “toplum için son sözü söyleme yetkisi” olarak kavramsallaştırılan e...