Fransız düşünce insanı, yargıç ve siyasetçi Etienne de La Boétie
(1530 - 1563), henüz 26 yaşında iken "Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev"
diye bir kitap yazmıştı.
Aslında bir kitap olmaktan ziyade uzunca bir denemeydi
yazdığı.
Mülkiye'den değerli hocam Prof.Dr. Mehmet Ali Ağaoğulları'nın çevirdiği, yorumladığı ve vaktiyle bizlere Siyasal Düşünceler Tarihi dersinde okuttuğu bu kitap modern siyaset biliminin temellerini atmıştır.
Mülkiye'den değerli hocam Prof.Dr. Mehmet Ali Ağaoğulları'nın çevirdiği, yorumladığı ve vaktiyle bizlere Siyasal Düşünceler Tarihi dersinde okuttuğu bu kitap modern siyaset biliminin temellerini atmıştır.
Burada bir parantez açıp, bu konuda adı anılan diğer ismin Floransalı düşünür ve devlet adamı Niccolò di
Bernardo dei Machiavelli (1469 - 1527) ve eserin de "Prens" olduğunu kaydetmek gerekir!
La Boétie, Söylev'inde, iktidarın doğasını anlamaya çalışır.
Yığınların, nasıl olup da kendilerine yabancılaşmış bir iktidara itaat ettiklerini, üstelik de bunu herhangi bir zora dayalı olmaksızın arzulayarak yaptıklarını sorgular.
Bu sorgulamada, toplumdaki çıkar halkaları ve bu halkalar üzerinde güç kazanan piramider
bir iktidar sistematiğine vurgu yapar.
La Boétie'ye göre, insanlar bu yapının unsuru olup, öyle ya da böyle,
çıkar sağlamaya çalıştıkları için total iktidar bu kadar güçlüdür.
Yazar sorar:
“…Eğer siz vermediyseniz, sizi gözetlediği bu kadar gözü
nereden buldu? Sizden almadıysa, nasıl oluyor da sizleri dövdüğü bu kadar çok
eli olabiliyor? (…) Sizin tarafınızdan verilmiş olmasa üzerinizde nasıl
iktidarı olabilir?... (sy.26)”
Aslında bu gözüpek genç insanın gündeme getirdiği şey, yüzyıllar sonra, İtalyan
düşünür, siyasetçi ve sosyalist kuramcı Antonio Gramsci'nin (1891 - 1937) modern siyasete kazandırdığı
"hegemonya" kavramıdır.
Egemenlik, bir olaya, bir duruma, bir insan topluluğuna ilişkin son sözü söyleme hakkı olarak tanımlanabilir ve bir üst otoritenin, gerekirse zorla kendini kabul ettirme yönelimi ile belirlenir.
Hegemonya ise, rıza temelli bir egemenliktir.
Topluluğun tümü ya da büyükçe bir kısmı, otoritenin kendisine uygun, makul bir nitelik taşıdığına ikna olmalıdır ki iktidar hegemonik olarak güçlü olabilsin!
Zira, egemenlik, gerektiğinde zora ve türlü yaptırımlara başvurduğu/başvurmak durumunda kaldığı için 'dağıtıcı'; hegemonya ise, rızadan doğru yapılandığı için 'toparlayıcı'dır.
"Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev", bugünün dünyasını ve Türkiyesini anlamak ve açıklamak için önemli bir çalışmadır.
Egemenlik, bir olaya, bir duruma, bir insan topluluğuna ilişkin son sözü söyleme hakkı olarak tanımlanabilir ve bir üst otoritenin, gerekirse zorla kendini kabul ettirme yönelimi ile belirlenir.
Hegemonya ise, rıza temelli bir egemenliktir.
Topluluğun tümü ya da büyükçe bir kısmı, otoritenin kendisine uygun, makul bir nitelik taşıdığına ikna olmalıdır ki iktidar hegemonik olarak güçlü olabilsin!
Zira, egemenlik, gerektiğinde zora ve türlü yaptırımlara başvurduğu/başvurmak durumunda kaldığı için 'dağıtıcı'; hegemonya ise, rızadan doğru yapılandığı için 'toparlayıcı'dır.
"Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev", bugünün dünyasını ve Türkiyesini anlamak ve açıklamak için önemli bir çalışmadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder